Ortaçağ adını verdiğimiz, neredeyse bin yıl süren dönemin son sahnesine geliyoruz. Bu sahne, vitraylar ve ışıltılı minyatürlerle dolu elyazmalarıyla, İtalya’dan ve Flandre’den çıkıp deniz yoluyla Avrupa’nın tamamına yayılan ve büyük bir çeşitlilik sergileyen yepyeni bir dünyayı boydan boya dolaşan kumaşların dokusu ve renkleriyle aydınlanır.
Hem şehirlere hem de iktidar sahibi erkek ve kadınların çalışma odalarına yeni vizyonlar nüfuz eder, araştırmalara ilham kaynağı olur. Saraylar ve kubbelerin yanı sıra yurttaşlık hayatında, devlet ve ekonomi alanlarında modeller yenilenir. Bugünün ütopyalarını yaratmaya hazır olan sanatçıların ve düşünürlerin müthiş hayal gücü ve yetenekleri sayesinde yeniden mümkün görünen bir büyüklüğün düşüncesi de bu süreci hızlandırır.